14 Şubat 2015 Cumartesi

SEN HİÇ “SEVGİLİLER GÜNÜ”NDE TERK EDİLDİN Mİ?

24 yaşımın son günlerindeydim. İstanbul’a o sene taşınmış, heyecanla şehri ve şehirdekileri keşfetmeye başlamıştım. Güzel insanlarla tanışıyordum ama sonu sadece cinselliğe bağlanıyordu. Cinsellik sonrasında duygusal bir ilişki oluşmuyordu. 

Bir kaç sene öncesinde çok kötü bir deneyimle karşılaşmıştım ve insanlara güvenmekte zorlanıyordum. Hayatı çok da ciddiye almıyordum. Sadece günü güzel geçirmekten ibaretti hayat kaidem.

Bilenler bilir… O zamanlar Mynet’in IRC sohbet odaları vardı. İnternet sitesinden girebildiğiniz gibi MiRC gibi programlar yardımıyla da bu sohbet kanallarına ulaşabiliyordunuz.

Aylardan Kasım’dı. Hava soğuktu, dışarıda zaman geçirmektense evde oturup bilgisayar başında takılmanın daha konforlu geldiği günlerden biriydi. Can sıkıntısı ile Mynet’in sohbet odalarından #Gay kanalına girdim ve insanlarla sohbet etmeye başladım. Bir sürü insan yazıyordu. Konuşmaların hepsi “slm nbr” ile başlıyor “asl? yer var mı?” ile devam ediyordu.

Ben de hiç üşenmeden bunların hepsine cevap veriyordum. Kimisini engelliyor, kimisini merak ediyor msn messenger’a geçip kamera açmasını istiyordum. Vay beee… O zamanlar msn messenger diye bir  program vardı. Hey gidi günler hey…

Neyse… konuyu dağıtmayım. Konuşmalar tekdüze devam ederken birisi yazmaya başladı. 19 yaşında olduğunu söyledi ve gülmeye başladım bilgisayar başında. “Bakalım velet ne istiyor?” diyerekten gayriciddi bir şekilde yazışmaya başladım. Akıllı uslu bir şekilde yazışıyor ve ciddi bir şeyler yaşamak istediğinden söz ediyordu. Daha önce uzun bir ilişkisi olmuş (19 yaşında birinin ne kadar uzun bir ilişkisi olabilirse artık) başka kimse ile de beraberlik yaşamamış. Sadece cinselliğe dayalı bir şey aramadığı için Mynet’te sık sık engellemelerle karşılaşıyormuş. Anlattı uzun uzun…

Sanırım 2 saat kadar yazıştık. Biz yazışırken hava kararmış, akşam olmuş, karnım acıkmıştı. Yemek yiyeceğimi bahane ederek sohbeti bitirmek üzereydim ki “Sohbete bir kahve eşliğinde yüz yüze devam edelim mi?” dedi. Dışarıda hava buz gibiydi. Canım hiç bir yere gitmek istemiyordu ama yapacak bir işim de yoktu. “Yemekten sonra bir şeyler içelim o halde!” dedim, telefon numaralarımızı verdik ve sohbet kanalından çıktım.

Yemekten sonra beni aradı ve nerede buluşmanın bana en uygun olduğunu sordu. Açıkçası genelde Taksim’de falan buluşurdum ama eve yakın olsun diye “Kadıköy’de buluşalım” dedim. “Peki o halde 19:00’da Haldun Taner Sahnesi önünde görüşürüz” dedi.

Nasılsa veledin biriyle buluşuyorum diye saçımı bile taramadan en pejmürde halimde evden çıktım ve buluşmak üzere yola koyuldum. Normalde kendi yaşımdan küçük -hele ki 20 yaşında bile olmayan- biriyle buluşmam ama konuşma sırasında hiç cinsellikten söz etmemesi, sadece güncel konularla ilgili konuşması beni buluşmaya ikna etmişti.

Her zamanki gibi 5-6 dakika geç kaldım buluşma yerine. 194 boylarında, kaslı değil ama iri yapılı, hoş vücutlu bir çocuk beni bekliyordu. Saçları bu yaşta dökülmeye yüz tutmuş, sarı teni soğuktan kırmızıya dönmüş, biraz mahçup, biraz sempatik bir genç adamdı. Beraber kahve zincirlerinden birine gittik, kahvelerimizi aldık ve sohbete koyulduk.

Alıcı gözle incelemeye başladım. Vücudu tam benlikti. Malum ben iri tiplerden hoşlanırım. Ama büyük bir dezavantajı vardı: sarışındı! Ayrıca yaş itibariyle hayatta heyecanlandığı şeyler çok farklıydı. Hiç elektrik alamadım ama sohbetinden oldukça keyif aldım. O da sanatla oldukça ilgiliydi. Uzun uzun tiyatrodan, sinemadan hatta operadan söz ettik. Müzik zevklerimiz, dizi zevklerimiz gibi pek çok ortak noktamız çıktı. Evet, çekici gelmemişti ama pekala arkadaş olabilirdik. 

O akşamdan sonra sık sık beni aradı. Gerek internet üzerinden, gerek telefondan, gerekse de yüz yüze pek çok kez görüştük. Onu tanıdıkça bir şekilde kendine bağlıyordu beni. Yaş olarak küçüktü benden ama çok olgun davranıyordu. Oldukça kibardı ve gerçek bir centilmendi.

Diğer buluşmalarımda genelde insanları evime davet edip evimde vakit geçirirdim. Eğer arada elektriklenme olursa olay cinselliğe bağlanırdı. Onu evime hiç davet etmiyordum. Dışarıda buluşuyor, birlikte güzel zaman geçiriyorduk. 

Böyle böyle 2 ay geçti ve artık ben de ondan çok hoşlanmaya başladım. Yolda sokakta kuytu köşelerde el ele tutuşmalar, gizlice öpüşmeler başladı ve evime davet etmenin vakti geldi. Buluşmalarda bana gelmeye başladı. Yakınlaştık… Bana sarıldığında kendimi güvende hissediyordum. Dünya yıkılsa bize bir şey olmaz gibiydi benim için.

Adı koyulmuş bir ilişkimiz yoktu ama birbirimize aittik artık. Şubat ayı gelmiş, herkes 14 Şubat için etkinlik hazırlıklarına başlamıştı. İkimiz de operayı çok seviyoruz diye 14 Şubat gecesi için Süreyya Operası’ndaki bir temsile bilet aldım bizim için. Öncesinde yemek yiyecek, operadan sonra da bana gidecektik.

Yemek yedikten sonra saat 20:00 gibi opera binasına girdik. Bizimle beraber bir çift daha girdi ama bütün ışıklar kapalıydı. Birbirimize bakıp bir aksilik mi var diye sorduk. Kapıdaki görevli “Bugünkü temsil 16:00’daydı ve bitti. Akşam bir etkinlik yok!” dedi. Biletlerimize baktık, gerçekten de etkinliğin saati 16:00 idi. Normalde Süreyya Operası’nda temsiller 20:30’da başlar. Sevgililer Günü olduğu için 16:00’da yapılmış. E tabi opera sanatçılarının da sevgilileri var, değil mi!?!

Biraz hayalkırıklığına uğradık ama moralimizi bozmadan biraz alışveriş yapıp eve geçtik. Bizimki elleriyle bana bir şeyler yapmak istiyordu. Aşçı olabilecek kadar yetenekliydi bu konuda ama bir sorun vardı! Ben evde mutfağı hiç kullanmıyordum. hatta kapısını bile açmıyordum. Aman ne gereği var desem de ikna edemedim ve bakımsız mutfağıma girip bir şeyler hazırlamaya başladı. Kocaman elleriyle meyveleri doğrarken ben de hayran hayran onu seyrediyordum.

Mutfaktaki iş bitince oturma odasına geçtik ve kucak kucağa oturduk, öpüşmeye başladık. Onu öperken mutluluktan havalandığımı hissediyordum. Birden öpüşmeyi bıraktı ve “ben yapamayacağım” dedi! “Neyi yapamayacakmışsın?” diye sordum hemen. O beni üzmeye kıyamazmış, bir gün ailesi evlen derse evlenmek zorunda kalırmış ve o gün ben yıkılırmışım. En güzeli ilişki daha derinleşmeden burada bitirmekmiş!

Şaşırdım… öpüşürken birden terk edilmiştim! 20 yaşında birinin fikirleri kolayca değişebilir, birden ani heyecanlanabilir, sonra verdiği kararın ne kadar saçma olduğunu anlar diye düşündüm ve pek üstüne gitmedim. Herhalde biraz aklı karışık dedim kendi kendime.

Beni terk etti ama evden de gitmedi. Kaldı, hatta gece seviştik, seks yaptık! Uyurken bana sarılmadı ama ben sabah olduğunda kendine gelir nasılsa diyerekten rahatça uyudum.

Sabah olduğunda oldukça mesafeli davranarak kalktı, üstünü giyindi ve evden ayrıldı! Evden gidene dek şaka yapıyor diye bile düşündüm. Çünkü ayrılmamız için geçerli hiçbir sebep yoktu. Ama kapıdan çıkıp da merdivenlerden aşağı indiğinde içime sanki bir taş oturdu. Kapıyı kapatamadım, öylece bakakaldım peşinden. İçimden bir ses arkasından koş, sarıl diyordu ama terk edilmiş olmanın yaraladığı gururum kapıyı kapattı.

Kapıya yaslandım ve yavaşça yere oturdum. 3-4 ay önce pek de önemsemediğim adam sebat edip benim kalbimi kazanmış, sonra da tam kendimi teslim etmişken kalbimi tuz buz etmişti.

Yerde bir süre oturduktan sonra “Herhalde özel bir problemi var. Nasılsa kısa bir süre sonra aklı başına gelir ve döner” diye kendimi avuttum ve kalktım. 

Benimle telefonda görüşmeye devam bir süre etti. Hatta bir akşam beni yemeğe davet etti. Ev arkadaşlarıyla falan da tanıştık. Sanki ilişkimiz hala devam ediyor gibiydi ama cinsel açıdan yakınlaşmıyorduk. Zamana ihtiyacı var, dönecek nasıl olsa diye düşündüm hep ama 2-3 ay geçti ve bizim aramızdaki iletişim iyiden iyiye azaldı.

Bir gün dışarıda yine bir şeyler içtik beraber. O gün anladım ki biz artık ayrılmıştık. Onunla küçük bir konuşma yaptım:
“Her kim olursa olsun Bayram, Yılbaşı, Sevgililer Günü, bir yakınının ölümü, hastalık gibi özel günlerde terk edilmeyi hak etmez. Eğer ki aldatmışsa ya da bunun gibi bir şey yapmışsa bir saniye bile görmek istemezsin ve terk edersin. Aksi takdirde 2-3 gün beklemelisin bu özel günlerin geçmesini! Hele ki bu insan sana en ufak bir hata yapmamışsa…
Ayrıca terk ettikten sonra kalıp sevişmezsin! Bu karşındaki kişinin aklını karıştırır ilişkinin akıbeti konusunda…”

Yaptığı şeyin birazcık da olsa farkına vardı. Yüzündeki ifadeden bunu anladım ve konuşmaya devam ettim:
“Ben yaptığın davranışa bir anlam veremedim ve çok üzüldüm. Çünkü sana inanmıştım ve kendimi teslim etmiştim. Hiçbir sebep yokken komik bir şeyi bahane ederek ilişkimizi bitirdin. Umarım bir gün birine gerçekten inanırsın ve tüm benliğinle kendini teslim edersin. O kişi de hiçbir sebep yokken seni terk eder ve umarım ki o gün aklına ben düşerim.”

Böyle söyleme dedi bunları dinledikten sonra. Çünkü çok inançlı biriydi ve mazlumların beddualarının gerçekleşeceğine inanırdı. Yüzüne bakarak onu çok sevdiğimi ama yaptığı çocukluğu ancak aynı şeyi yaşarsa anlayacağını ve bunu yaşamasını can-ı gönülden istediğimi söyledim.

O günden sonra görüşmelerimizin sıklığı daha da azaldı ama iletişimimiz tamamen kopmadı. Bir gün bana gelmek istediğini söyledi. Bir şeyler içmeye geldi. Muhabbet ettik, okuldan, hayattan, sanattan, edebiyattan konuştuk. Konuşmanın sonunu benden sonraki yaşadığı ilişkiye bağladı. Beni üzmekten korkan adamın bir başka erkekle ilişki yaşadığını dinlerken içimde ufaktan bir kin doğdu. Kalbim sıkışmaya başladı ama tepki vermeden dinledim sonuna dek.

Bizimki biri ile tanışmış ve aşık olmuş! Beraber olmaya başlamışlar. Zaman ilerledikçe bizimki sırılsıklam aşık olmuş. Tam da o günlerde yeni sevgilisi onu istemediğine karar vermiş ve sebepsiz yere terk etmiş! Benim bedduam yüzünden olduğunu düşünmüş ve bana kızmış ama sonra yaşattığı acıyı anlamış ve anlatmak istemiş.

Dinledim… tepki verip “oh iyi olmuş” demek istedim ama gözlerindeki acı bana çok tanıdık geliyordu. Aynı şeyleri ben de yaşamıştım. Nasıl bir başkasının üzüntüsünden mutlu olabilirdim ki!

Evden ayrıldıktan sonra uzun uzun ilahi adalet üzerine düşündüm. Öç almak için hiçbir şey yapmamıştım ama güzel Allah’ım tam da bana yaşattığı acıyı yaşatmıştı ona!

O gün bu gündür bir ilişkim olmadı. Sanırım güvenmiyorum artık insanlara. Kim bilir belki bir gün biri çıkar, tüm geçmiş kötü yaşantılarımı unutturur ve beni yeniden aşka inandırır!

11 Şubat 2015 Çarşamba

Sevgililer Günü’nde Yalnızlığın Tadını CardFinans ile çıkarın!

Sevgililik dediğin zor zanaat... Kadın-erkek ilişkilerini yürütmek başlı başına bir meziyetken, bunun üzerine bir de özel günlerde hediyesi, yaz yaklaşınca seyahati gelir. Sonra bir de bakmışsın evlilik ve çocuk derken çoğu zaman kocaman bir OFFF çektirir. Yani sevgililik dediğin, aslında hem maddi hem manevi açıdan hayatta vereceğin en büyük sınavındır. :)

Bununla da kalmaz, bu sınavda tartışmadan haklı çıkma mücadelesini vermek zorunda kalırsın. Tartışmadan haklı çıkmaksa zordur, erkekler içinse çooook daha zor. Hele bir de evliysen... Hiç evli erkek haklı çıkar mı?
Finansbank da öyle düşünmüş olacak ki; sevgililik müessesesine analitik bakmış, formülleri deşifre etmiş ve dikkat edilmesi gereken parametrenin “haklı çıkma değişkeni” olduğunu bulmuş!
Kabul edelim, haklı olmak ve haklı çıkmak aynı şeyler değildir!

Haklı çıkamayacağını kabul ettiysen, ilişkiye yapılan en temel yatırım olan “hediye” aşamasına geçebillirsin.
Kendini affetirmek için hediye alınır.
Yıl dönümü geldiyse hediye alınır.
Doğum gününde hediye alınır.
Sevgililer Günü’nde hediye alınır.
Ve bu liste uzar gider...
Birliktelik süresi uzadıkça da, ilişkiye gösterilen özen ile yapılan harcama tutarı arasında her zaman ters orantı olacaktır.

Sevgililiğin matematiğini çözen Finansbank da, #SevgililikZor, yalnızlığın tadını CardFinans’ın hediyeleriyle çıkar” demiş. Bunun için de Sevgililer Günü’nde sevgilisi olmayanlara artan fırsatlar sunan bir kampanya yapmış .
14 Şubat’a kadar Finansbank bireysel kredi ve banka kartları ile giyim, kozmetik, ve kuyum sektörlerinde tek seferde yapılacak her 100 TL’lik alışverişiniz size birbirinden güzel hediyeler için bir adet çekiliş hakkı kazandırıyor.
Siz de 5 MacBook Pro, 5 iPad Air ve 5 iPhone 6’dan birine sahip olmak isterseniz, kampanya detaylarına bir göz atın derim;
http://www.cardfinans.com.tr/cardfinans-kullanin/kampanyalar/kamp6384/sevgililer-gunu-kampanyasi.aspx?ref=WEB_ASBO
Bir boomads advertorial içeriğidir.